ULUSAL Su Kurulu Üyesi Dr. Erol Kesici, yıllardır yaşanan su sorununun en önemli çözüm yolunun ‘su kanunu’ olduğunu belirterek, “30 yılı aşkın süredir taslak çalışmaları içerisinde defalarca yer aldığım su kanununun acilen yasalaşması konusu, Bakan Yumaklı, Genel Müdür Sever ve kurul üyelerince ilke olarak öne çıkartıldı. Kuraklığın ve taşkınların önlenmesinin ilk adımı, su kanununun yasalaşması olmalıdır” dedi.
Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) Bilim Danışmanı Dr. Erol Kesici, Türkiye genelinde son yıllarda çok sayıda göl ve su kaynağının kuruması, aşırı kirlilik ve ciddi düzeyde su kayıpları yaşanması gibi sorunlar nedeniyle 2023 yılında Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle oluşturulan Ulusal Su Kurulu’nun son toplantısında, ‘su kanunu’nun acil yasalaştırılmasını gündeme getirdi. Dr. Erol Kesici, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Su Yönetimi Genel Müdürü Afire Sever ve kurul üyelerinin katıldığı toplantıda, kuraklığın ve taşkınların önlenmesinin, yıllardır yaşanan su sorununun en önemli çözüm yolunun ‘su kanunu’ olduğuna yönelik sunum yaptığını açıkladı. Dr. Kesici, “30 yılı aşkın süredir taslak çalışmaları içerisinde defalarca yer aldığım su kanununun acilen yasalaşması konusu, Bakan Yumaklı, Genel Müdür Sever ve kurul üyelerince ilke olarak öne çıkartıldı ve bundan büyük mutluluk duydum. Kendilerine teşekkür ederim” dedi.
KULLANMA SUYU İÇİN ARITILMIŞ DENİZ SUYU
Su yönetiminden çok sayıda kurum ve kuruluşun koruma-kullanma konusuyla ilişkili olmasına rağmen, kurumlar arasındaki yetki çakışmalarının süreklilik kazandığına dikkati çeken Dr. Kesici, “Bunun sonucunda da yer üstü ve yer altı su kaynaklarımızla ilgili potansiyel giderek azalıyor. Korumak yerine kullanmak daha öne çıkıyor. Bilhassa Bodrum gibi turizm ve kıyı kentlerinde içme-kullanma suyu konusunda çok büyük sıkıntılar yaşanmaktadır. Bodrum’da bir kısım tesis ve konutlarda içme suyu dışındaki temizlik, havuz, çim sulama gibi kullanımda deniz suyundan ters ozmosla arıtımla elde edilen su kullanımı yaygınlaşmakta. Bu konuda uygun deniz sularının kullanma suyu olarak kullanımı çok daha kolay. Bu tür sistemlerin teşvik edilmesi önemli” dedi.
‘SUYUN DEĞERİ PARAYLA KORUNMAZ’
Su hasadının mutlaka yapılmasının yanı sıra suların arıtılarak kullanımının kuraklık etkilerinin azaltılması ve suyun korunması için alınabilecek acil önlemler olduğunu dile getiren Dr. Kesici, ” Marmara Denizi’ndeki müsilaj artışı konusunda sadece denizlerdeki azot-fosfor kirliliğinin artışının önlenmesi, arıtma sistemleriyle yeterli olmayacak. Denizlerin giderek yok olan biyolojik tür çeşitliliği, ekosistem bütünlüğünün korunmasıyla sağlanacaktır. Suyun değeri, çiftçilerin ürünlerinin tarım teknolojileriyle desteklenerek, bütünlük içerisinde olmasıyla daha iyi korunup, değerlenecektir. Ayrıca suyun korunmasıyla ilgili ‘kullanan öder, kirleten öder’ bakışından vazgeçilmeli. Suyun değeri parayla korunamaz” diye konuştu.
‘KURAKLIK ÜLKEMİZ İÇİN ÇOK CİDDİ BOYUTLARA ULAŞTI’
Suyun kişisel ve evsel kullanımlar için temel insan ihtiyaçlarını karşılamak için kullanma ve uluslararası insan hakları hukuku tarafından korunduğuna da dikkati çeken Dr. Kesici, “Su, şimdiye kadar bütün uyarı, bilgilendirme, eğitim ve cezai işlemlere rağmen çok başlılık ve popülist davranışlar nedeniyle korunamamış, bugün kirlilik ve kuraklık ülkemiz için çok ciddi boyutlara ulaşmıştır. Ülkemizde her geçen gün kullanılabilir su kaynaklarının giderek kuruması, suyun kullanımındaki kurumlar arası uyumsuzluk, buharlaşma oranının, su seviyesinin korunamaması sonucu artışı, mikro klima değişimleri, su kalitesinin olumsuzluğu ve bu kalitesizliğin ve doğadaki tahribatın insan eliyle yapıldığı oldukça açıktır. Bu nedenlerle, her şeye dokunan suyun, su kaynaklarının korunması adına ortaya koyulan hedeflerin varlığı oldukça önemli bir karardır. Kuraklığın ve taşkınların önlenmesinin ilk adımı, su kanununun yasalaşması olmalıdır” dedi.